.

.
.

22 Ekim 2016 Cumartesi

PORTAKALSIZ PORTAKAL 7

Sondan bir önceki gündeyiz işte, yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik. Bugün günün ilk filmi "Rauf"tu, sonrası için de bir belgesele bilet almıştım ama Antalya Devlet Tiyatrosu'nda "Neşe'Dert'Aşk" isimli Ankara Devlet Tiyatrosu'nun sahneye koyduğu oyunun bir haftalığına turneye geldiğini ve Cumartesi günü de son oyunların oynandığını duyunca sinema biletini geri verip tiyatro bileti aldım. Neşet Baba'ya saygımız sonsuz, hakkında yazılmış oyunu izlemek farz diyerek gittiğim tiyatrodan müthiş bir doygunlukla çıktım. Onu daha sonra anlatırım, önce "Rauf"tan bahsedeyim. 


Film Kars'ın bir köyünde yaşayan küçük Rauf'un dünyasını konu almış. Ustasının 20 yaşındaki kızına duyduğu gizli sevda, onu mutlu etme ve arkadaşlarının yardımıyla ilgisini çekebilme çabalarının arkasında göze sokulmayan bir savaşın varlığını da hissediyoruz. Helikopterlerin uçtuğu, bomba ve makineli seslerinin sıradan hale geldiği günlük yaşamda Rauf'un tek derdi ustasının kızına pembe çiçekli bir yazma alabilmektir. Gel gör ki pembe renk nasıl olur onu bile bilmemektedir yaşadığı karanlık coğrafyada. Marangoz çırağı olarak tek öğrendiğiyse tabut yapmaktır. Bir de dişlek arkadaşının tavuklarını tilkiler yemesin diye korkuluk. Lakin korkuluk tilkiye fayda etmez, tavukları yediği gibi korkuluğu da parçalar. Öyle naif bir sevgiyle benimsemişlerdir ki korkuluğu, Rauf'un yaptığı tabuta koyup gömerler. Nasıl güzel, nasıl hüzünlü bir filmdi, fırsat bulursanız izleyin derim. Hele final insanın içine işliyor. Yönetmenliğini Soner Caner ve Barış Kaya'nın üstlendiği "Rauf" bir ilk film olmasına rağmen çok başarılı, yolu açık olsun. 

Film sonrası apar topar karnımı doyurup tıklım tıkış bir otobüsle "Neşe'Dert'Aşk" oyununu izleyeceğim tiyatro salonuna yollandım. Neşet Ertaş'ın hayatını konu alan oyun tek kelimeyle müthişti. Sinemadan vazgeçip geldiğim için kendimi tebrik ettim doğrusu. Oyunu Şirin Aktemur Toprak yazmış, Umut Toprak yönetmiş. Umut Toprak aynı zamanda anlatıcı olarak rol alıyordu oyunda ve çok başarılıydı. Ama asıl Mert Kılıç'ın bağlama eşliğinde söylediği Neşet Ertaş türküleri oyunun gücünü arttırıp bizim de tüylerimizi diken diken etti. Hasılı kelam şahane bir gösteri izledik. Nerede denk gelirseniz atlamayın, mutlaka izleyin.


 

Yarın festivalin son günü, üç filmle bitiriyorum, ayrıca sonuçlar açıklanacak, bakalım kişisel film-tombalam tutacak mı, görüşmek üzere...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder