.

.
.

8 Temmuz 2009 Çarşamba

OLSAM OLSAM, NERDE OLSAM?


Sıcaklardan mıdır, evimden uzak olduğumdan mıdır nedir, başkasının hayatını yaşar gibiyim. Her ne kadar kaldığım yer yıllarımın geçtiği baba evi olsa da emanet hissediyorum kendimi, sığamıyorum bir yerlere. Daha elektrik düğmelerinin, mutfak dolaplarının yerini yeni kavradım, kafamı olur olmaz çıkıntılara vurmaz oldum, yattığım yatağa da ancak alıştım. Antalya'ya döndüğümde bu seremoni tekrarlanacak olsa da şimdilik bu evin kodunu çözdüm ama kendi kodum hala dolaşık. Canım başka yerlere gitmek istiyor; sakin, huzurlu, güzel ama bu yaşta, bu kafayla nereye gidersen git "Bu şehir arkandan gelir", Kavafis'in dediği gibi. En iyisi geçmişe dönmek, çocukluğun o sırça dünyasına sığınmak, hayalen de olsa.

Çocukluğumda yazın gelmesi demek annemin teyzesinin yaşadığı Niğde'de geçirilecek 10-15 günlük tatil demekti. Yıl boyu tekdüze geçen günlerin arasına açılmış yeşil bir parantez gibiydi Niğde'de geçirilen zaman. Şehrin merkezinde, istasyona yakın devasa bir bahçesi vardı teyzemin; kocaman bir kavaklığı, erik, armut, kayısı, vişne, hasılı bir çocuğun sevebileceği meyvelerin yanısıra yüzlerce elma ağacını, asma kütüklerini barındıran, ağaç altlarında çayırların halı gibi uzandığı, arıklardan suların şırıl şırıl aktığı, yemyeşil bir bahçe. Bir de adeta ailenin ferdi haline dönüşmüş, her sabah annesi "Naciye" ile çobana teslim edilip akşam geri alınan 27 Mayıs 1960 doğumlu "Kurtuluş" adlı inek. İneğe "Kurtuluş" adını vermek nasıl ince bir düşüncenin ürünüdür bilemem ama sabahları teyzemi becerikli hareketlerle süt sağarken izlemek hergün yinelenen kutsal bir ayine katılmak gibiydi. Günün birinde, tam da biz orada tatildeyken anne Naciye ölüverdi, onu bütün ailenin adeta saygı duruşunda katıldığı sessiz ve yaslı törenle bahçenin bir köşesine gömdük. Kurtuluş'sa uzun yıllar aileyle birlikte olmaya devam etti.

Bahçede sabah saatlerinin tadına doyum olmazdı. Serin ve puslu bir havaya uyanır güneş gökte yükselmeye başlarken ekip halinde "hayat"ı süpürmeye giden benden büyük kuzenlerimin peşine takılırdım. Bu benim her sabah katılmaktan usanmadığım muhteşem bir oyundu adeta. Evin iki genç kızı ve iki oğlu aralarında eşleşerek birbirlerine yardım ederlerdi, bu düzen hiç şaşmadan işlerdi. Erkekler kırmızı tulumbadan su çekip kızlara taşırlar, kızlarsa hayatı yarı yarıya paylaşır, suladıkları toprak zemini aynı anda ot süpürgelerle hatur hutur süpürmeye başlarlardı. Kendine ait bölümü ilk önce süpürüp yarışı önda bitirenin mutluluğu havadaki toprak kokusuna karışırdı. Göğe yükselen kahkahalar, ot süpürgelerin hatırtısı, emektar kırmızı tulumbanın gıcırtısı, Kurtuluş'un böğürtüsü bir pastoral senfoniydi adeta. Bir o gruba, bir bu gruba destek vermeye koşardım mutluluktan eteklerim zil çala çala.

Şimdi o cânım bahçenin yerinde müteahhit işi dizi dizi apartmanlar yükseliyor. Yeşilden eser kalmamış, güzelim kavaklar yer yarılıp içine girmiş sanki. Eskiden bahçe olan araziyi üzerinde vızır vızır otomobillerin işlediği egzos kokulu geniş bir asfalt yol bıçak gibi kesmiş. Ne arıklardan akan sular kalmış, ne de her akşam Hüsam isimli bekçisinin su verdiği "Fesleğen" denilen beton havuz. O havuz ki akşam saatlerinde içine salınan suyla çocuklara doyasıya eğlence sağlar, onlar suların içinde çırpınırken anneleri de evden getirdikleri kirli çamaşırları yıkarlardı. Tam da fesleğenin yerinde pis kokulu, çirkin mi çirkin bir benzinlik var. "Keşke "diyorum kendime, "keşke gidip görmeseydim yıllar sonra". Herşey hayalimdeki o eşsiz görüntüsüyle kalsaydı ve ben hala gözlerimi kapattığımda gölgeli kavakların altında saklambaç oynasam, ağaç tepelerinde gezsem, olmamış erikleri yeseydim. Ne yazık 21.yüzyıl insanın hayallerini bile elinden alıyor...

3 yorum:

  1. haklısın belki de,
    herşey anılarındaki gibi kalsa
    daha anlamlı ve güzel kalır
    malesef yerinde yeller esen çocukluğunla yüzyüze gelince hayal kırıklığına uğruyor insan

    güzel bir gün diliyorum

    YanıtlaSil
  2. Nurşen'cim ne güzel anlatmışsın.. oraları gezmiş gibi oldum.şekerim...süpersin.. Ama böyle birer birer kaybolup gidiyor değil mi? İyi ki bizler bunları gördük...

    YanıtlaSil
  3. ben eski yerlere mümkünse gitmeme taraftarıyım..
    MÜMKÜN MERTEBEDE TABİİ.
    İNSANIN CANINI ACITMAKTAN ÖTE DEĞİL ÇÜNKÜ..
    Şimdi Kurtuşun ! :)) ismini duyunca !!
    aklıma yaklaşık 35 sene öncesi geldi. Samsunda- çarşambadayız. Bir yakınımızın evinden çıkıp yürüyoruz bir ses duydum PEMALAAAAAAAAA kızııımm !!!!!!
    EMEEEEEELLLL (sayın :) diye sesleniyor bir hanım !!! :
    Meğerse İneklerinin adlarıymış :))))
    :))))))))))))))
    Hiiç unutmadım. o yıllar dallas fırtınası vardı pamela oradan.
    Emel sayını ise çok severmiş.
    İNEKLERİN ADI BÖYLECE MALUMUNUZ :)))

    ÇOK SEVGİLER CNM.
    ŞEKER ANILARDI ...

    YanıtlaSil