.

.
.

16 Kasım 2016 Çarşamba

BU ARALAR


Dün gece balkondaki sandalyeleri deviren, apartmanın önündeki çınarın dallarını ve yapraklarını hunharca savuran, hışırtısıyla uykuları kaçıran bir poyrazdan sonra sabah odaya cömertce dolan güneşe açtık gözlerimizi. Tamam dışarıda rüzgar dünkü kadar olmasa da esmeye devam ediyor ama evin içi apaydınlık ve sıcacık. Her ne kadar kışı sevmesem de Antalya poyrazlarının evden çıkmadığım sürece bir sakıncası yok ama dışarı çıkacak olursam bazen beni bile uçurabilir hafazanallah :)


Dün "Benim Adım Feridun" isimli Çağan Irmak yapımı filmi izlemeye gittim. Daha önce Mahir Ünsal Eriş'in "Olduğu Kadar Güzeldik" kitabında okumuştum öyküsünü ve tartışmasız kitabın en güzel öyküsü ilan etmiştim. O hevesle koştum zaten sinemaya, yoksa Çağan Irmak'tan beklentimi sınırlayalı çok oldu. Sevdiğim her romanın, her öykünün sinemaya uyarlanması sonucu aynı kararla çıkıyorum salondan: "Bir daha sevdiğim edebi eserlerin filmini zinhar izlemeyeceğim". Her seferinde yine kendim bozuyorum kararımı, sonuç yine hüsran oluyor. Neredeyse okşaya okşaya okuduğum, pamuklara sarmak istediğim "Bizim Büyük Çaresizliğimiz"de de yaşamıştım aynı hayal kırıklığını. Hayalimde canlandırdığım karakterlerin tam tersi kişileri perdede görmek rahatsız ediyor ama gel gör ki yine gidip izliyorum, yine gidip izliyorum. Akıllanmam ben. Dünkü filmin kurgusu da öyküsünden çok daha farklı bir yöne kayıp gitti. Gerçi yazar bu konuda yönetmene izin vermiş ama illa da mutlu son olması gerekmezdi yani. Filmin ilk yarısı umut vadediyordu ama ikinci yarıdaki o bitmek bilmeyen ve ortada gelinle damattan başka herkesin boy gösterdiği düğün sahnesi illallah dedirtti, oyuncuların hatırına yedik onca uzun gösteriyi. Bugüne kadar bir tek Magda Szabo'nun "Kapı" romanının perdeye aktarılışında tatmin oldum ben. Istvan Szabo öyle güzel yansıtmış ki kitabı da, karakterleri de izlerken sayfayı çevirme isteği geldi içimden. Her neyse izlemesem aklım kalacaktı, izledim param kaldı, üstelik Halil Sezai'yi de hiç sevmem, hayalimdeki Feridun'la alakası yoktu. Tek bir sahne ilginç geldi filmin başında, kahramanlar cafede otururken uzaktaki bir masada yazarın silüetini sezdim ben, tabii kendisini bildiğim için. Hitchcockvari bir plan olmuş, hoştu. 

Aralık sonuna kadar okumayı planladığım 120 kitabı kasım ortasında bitirdiğim için sevinçliyim bu aralar. Monuka Maron'un "Uçucu Kül" 120. kitap olma şerefine nail oldu, zaten de o şerefe layık bir kitaptı. Şimdi elimde çok sevdiğim bir başka Şilili'nin, Alejandro Zambra'nın kitabı var: "Belgelerim". Harika öyküler, "Bir Kişisel Bilgisayarın Anıları"na bayıldım mesela, keyifle okuyorum. Yıl sonuna kadar 10 kitap daha okuyabilirim diye düşünüyorum, kısmet, göreceğiz.

Çok yakınımızda kurulan mahalle pazarımız biz Ankara'dayken yer değiştirmiş, daha uzağa gitmiş ve fakirleşmiş, sanki tadı kaçmış, gitmiyorum epeydir. O yüzden kasımpatı mevsimini vazolarım boş geçiriyordum nicedir. Dün bir markette rastlayıp aldım bu güzelleri, odam şenlendi. Üç sap çiçek bazen insanan hayata daha gülen bir yüzle bakmasını sağlıyor, üstelik onca keder varken. 

Bugünlük bu kadar, kalkıp sezonun son biber dolmasını pişireyim. Bundan sonrası ıspanak, pırasa, kereviz. Kış gibi sebzelerini de pek sevmiyorum (kerevizin hakkını yemiyor ve ayrı tutuyorum) ama el mahkum yiyeceğiz. Yemek pişirip önünüze koyanlarınız çok olsun efendim, kalın sağlıcakla.

6 yorum:

  1. Halil Sezai oyuncu mu şarkıcı mı ? Hakim bey şarkısından sonrasını kaçırmışım. Bende pek haz etmiyorum sanırım. Kitabı bilince filmi izlemek bana da pek hoş gelmiyor. Çünkü sürekli ikisini kıyaslıyorum ben kafamda ve o anda filmden de uzaklaşıyorum.
    Bu kadar çok kitabı nasıl okuyabildiğinin bir tekniği falan varsa o formülü istiyorum. :) Çok özeniyorum ama okuyamıyorum ne yazık ki fazla.
    Artık insanlar pazarlara pek fazla uğramıyor sanırım. Marketten adetli alışveriş bana da çok uygun geliyor mesela. Pazar kültürü de kalkıyor gibi.Bizim pazarda eski tadında değil.
    Sevgiler :)

    YanıtlaSil
  2. Blogumdaki cekilise davet icin geldim.bugun son gun.. :)

    YanıtlaSil
  3. Bu sene ne tuhaf bir sene oldu yahu. Yoksa bana mı öyle geliyor bilmiyorum ama okuduğum kitapları bile bilmiyorum. Önceden ya blogda ya da ig'de paylaşırdım. Nedense öyle yapmamışım. Ne okuduğumu bilmem için düşünmem gerekiyor. O da zor iş :) 120 kitap nefis bir sayı. Çok ama çoook tebrik ediyor ve başarılarının devamını diliyorum.
    :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. goodreadste yoksun sanki özlem, oraya not alınca iyi oluyor, yoksa ben de çoğunu unuttum gitti :)

      Sil
    2. Şu goodreads işini ben bir türlü kavrayamadım gitti Esra :((

      Sil
  4. Benim Adım Feridun kesinlikle kitabın zirvesiydi. Ben de bayılmıştım. Bu aralar sinemaya gitmeye uğraşıp uğraşıp çocukları yatıramadığım için gidemiyorum. Arrival ve Dağ'ı görmeye niyetliyim ben de.

    YanıtlaSil