.

.
.

15 Ocak 2018 Pazartesi

ANTALYA'YA DÖNÜŞ VE BİRTAKIM ÇELINÇLER

Saat 14.30'dan bu yana Antalya'da evimdeyim. insanın evi gibisi yok gerçekten ama Ankara günleri de hiç fena geçmedi doğrusu, sefam olsun, katkısı olanlara da bir kez daha teşekkür. 

Eve gelişimi bekleyen iki çelınç var idi, daha fazla geciktirmeden ayağımın tozu ile onları halledeyim istedim. İlki Saçaklı hanım kardeşimizin önerisi üzerine "2017'yi 17 fotoğrafla anlatmak" çelincı. Her ne kadar neredeyse ocak ayı bitecekse de ne yapalım, seferi sayılırım, affola.


Efendim yukarıdaki 16 adet fotoğraf 2017'nin kendimce önemli bazı günlerini içeriyor, son bir tane de aşağıya gelecek. Elbette ki bu kadar değil ama sayı sınırlaması olunca seçmek durumunda kaldım. Üstten, soldan başlayacak olursak:

İlk fotoğraf 2017 Ocak ayına ait, doğumgünümden bir kare. Birkaç arkadaşla yapılmış bir kutlamadan, ikinci pasta ise yine doğumgünüm nedeniyle ama Şubat ayına ait. Bizde kutlamalar bitmez, hele de doğumgünü içinse, bir nevi kutlu doğum haftası niteliğinde kutlanır. Mart ayının en güzel olaylarından biri sevgili graliçam Mari Antrikot'un Runtalya koşusuna katılmak üzere Antalya'ya gelişi ve böylece dostluğumuzun sanaldan gerçeğe dönüşmesi idi. Şekilde görüldüğü üzere Nar Cafe'de gayet mutluyuz, elbette ki karşısında ben varım. Yine Mart'ın güzelliklerinden bir diğeri de narenciye çiçeklerinin açmış ve ortalığı mis kokuya boğmuş olması idi. Nisan da ondan farklı değil tabii ki, bahar işte çiçeğiyle, çimeniyle, ağacıyla, kuşuyla geliyor ve mutlandırıyor biz zavallı insancıkları. Nisan ayının bir keyifli olayı da "Zeytin Kadınlar" sergisi oldu. Mehmet Emin Erdoğdu'nun zeytin ağacından ürettiği şahane kadın heykelleri ve tabloları uzun süre aklımdan çıkmadı. Mayıs başında Ankara'ya gittik ve gider gitmez de günübirlik hoş bir seyahat gerçekleştirdik Konya'nın Sille köyüne. Gidiş-dönüş YHT ile yaptığımız gezi beni eve bağlayan Cevriye ve fizik tedavi seansları öncesi neredeyse gerçekleştirdiğim son etkinlikti. Haziran ve Temmuz'un başı hastane-ev arasında taksi seferleri ile geçti. Fotoğraftaki alete bir aya yakın bağlanıp fizik tedavi gördüm, yetmedi bacağımda uzun süredir ikamet eden lipomu küçük bir operasyonla tahliye ettirdim, üstüne bir de kaynar çay döktüm ki tadından yenmedi. 1,5 aylık katıklı ev hapsini fotoğrafta gördüğünüz "Neşe Çay Evi"nde içtiğim çay ve civarda yaptığım küçük bir turla sona erdirdim, dünya yüzüne çıktım adeta. İntikamımı Ağustos'da çok pis aldım, kızkardeşle yaptığımız 5 günlük Hatay gezisi Cevriye'yi de, hastaneyi de, ev hapsini de unutturdu. Fotoğraflardan biri Samandağ'daki Titus Tüneli'nden, diğeri ise Antakya içindeki Katolik Kilisesi'nden. Eylül'de antalya'ya döndük ama pek iyi etmemişiz, öyle sıcaktı ki adeta buharlaştık ve yine eve hapsolduk. Fotoğraf çocuklarla ender olarak yapabildiğimiz bir akşamüstü gezisinden. Ekim pek güzel bir ay oldu, etkinlikler toplaşıp ardarda geldiler. En güzeli Film Festivali derken ayın sonunda sürpriz olarak kitabım basılıp raflara çıktı. Kasım yine sinema, tiyatro, konser, bale açısından etkinliğin yoğun olduğu bir ay olarak kayda geçti, fotoğraf Piyano Festivali kapsamındaki "Senfonik Anadolu Rock Konseri"nden. Ve Aralık, elbette yılbaşı heyecanı, ardından Ankara seyahati, bir sürü güzel buluşma, etkinlik, ziyaret, sanatsal faaliyet ve kitabımın imza günü ile yılı bitirdik:


Bu post çok uzadı ve ben de yol yorgunuyum ve hatta hafiften hasta olacakmışım gibi sinyaller alıyorum. O yüzden diğer çelincı yarına bırakıp kendime "Hoşgeldim", sizlere de "Hoşçakalın" diyeyim.

6 yorum:

  1. Özsüt'ün ödüllü pastası mı o! o.O (açken kendisi olamıyordu) :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 2. yi diyorsan evet, onun porsiyonluk versiyonu (anaa şiyir kibi oldu, porsiyonluk versiyon :)Ve fekat bu yıl korkarım ki diyet nedeniyle kendi pastamı yiyemeyeceğim, kader utansın, kırk kere utansın hemi de :)

      Sil
  2. mari antrikot muu :) ne hoi isim. roman kahramanı gibi, mizah romanı :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kendisi de aynı hoşluktadır, bizim kraliçemiz o, blogunu takip ediniz lütfen, gerçi pek sık yazmıyor bu aralar...

      Sil
  3. :) Antakya'ya çok fena özendim ne diyeyim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Antakya? Antalya? hangisi? İkincisi ise her zaman bekleriz efendim, misafirimiz olunuz. Şu an pek latif bir güneş var dışarda özendirmek gibi olmasın :)

      Sil